Anasayfa » Rengarenk Kırmızı Dergisi

Rengarenk Kırmızı Dergisi

KÖKCANLANDIRMAK SUNUMU İLE GELEN ŞİFA

KÖKCANLANDIRMAK SUNUMU, KÖKLERİMİZDEKİ TIKANIKLARI ORTAYA ÇIKARAN VE ÇÖZÜMLEYİP ŞİFALANDIRAN BİR ÇALIŞMA. BU GRUP ÇALIŞMASI ASLINDA “ANLATILMAZ YAŞANIR” AMA ÖN BİLGİ OLARAK VİLDAN ÇOLAK’I DİNLEMEMİZ İYİ OLA21103_bCAK.

Kökcanlandırmak Sunumu, Vildan Çolak’ın isim verdiği ve oluşturduğu bir çalışma. Çolak’ın Kökcanlandırmak Atölyesi’nde bize sorun olan durumlar sahneleniyor ve neyin bizi engellediği bulunmaya çalışılıyor; atalarımızdan gelen genetik kodlar bu grup çalışmasıyla çözülüyor. Ayrıntıları Vildan Çolak anlatıyor:

  • Zaman zaman içsel gücümüzü yeterince iyi hissetmeyebiliriz. Bazen elimizin kolumuzun bağlı olduğunu, tuhaf bir şekilde engellendiğimizi, bir sürü aksilikler yaşadığımızı hissedebiliriz. Bu tür olayları döngüsel olarak yaşayabilir ve neden yaşadığımızı bir türlü anlamlandıramayabiliriz. Anlamlandırsak ve davranışlarımızı değiştirmeye çabalasak dahi bir türlü yolunda gitmeyen bir şeyler söz konusudur.
  • Sorunların çoğu genetik soydan geliyor. Kökcanlandırmak, köklerimizdeki tıkanıklıkları ortaya çıkaran ve çözümleyip şifalandıran çalışmalar bütünüdür. Çalışmada öncelikle negatif olan, tıkanmaya neden olan enerjiler ortaya çıkarılır, sonra da şifalandırma aşamasına geçilir. En son aşamada da tüm çalışma meleklerin ve ruhsallığın enerjisiyle koruma altına alınır.
  • Köklerimizi tıkayan nedenler çok farklı olabilir. Atalarımızın yaşadığı ve yaşattığı cinayetler, acılar, tecavüzler, haksızlıklar, ahlar, lanetler, programlanmış enerjiler (büyüler, kısıtlayıcı inançlar, yeminler, takıntılar), negatif varlıklar (cinler, periler, ifritler), duygusal travmalar bu tıkanıklıkların nedenlerinden bazıları.

KÖKLERİMİZ VE TIKANIKLIKLARIMIZ

  • Bir ağacın kökleriyle topraktan beslenmesi gibi bizler de değer ve inançlarımızdan, atalarımızın yaşanmışlığının yüklendiği enerji alanlarından besleniriz. Bu alanları gözle göremeyiz. Ama bu alanlarla olan iletişimimiz bizi etkiler. Daha doğrusu bu alanlardan enerjiyi güçlü bir şekilde alıp almamamız bizim yaşam kalitemizi etkiler. Tıkanıklık bizim bağlantılarımızdadır. Yani köklerimizdedir. Kökcanlandırmak Sunumu, bize etki eden hikayenin ortaya çıkmasını ve bu hikayenin şifalandırılmasını sağlayan bir grup çalışması. Sanki tiyatro oynanır gibi kişinin hikayesi insanlar tarafından sahnelenir. Tiyatrodan tek bir farkı var. Burada kişi neyi veya kimi canlandırdığını bilmeden sadece içsel duyumsadıklarını serbest bırakarak bu sahnelemeyi yapar.
  • Köklerimizdeki sorunlar, köklerimizi kemirenler, tıkanıklıklar olduğu sürece bizler bu alanlardan enerjiyi güçlü bir şekilde alamayız ve geleceğimize akıtamayız. Herhangi bir sorunun, köklerindeki sorunlar canlandırma, yani sahneleme yapılarak, kişileştirilerek kökleri canlandırır. Bu nedenle sunumun ismi “Kökcanlandırmak” .
  • Kişilerin yüklendikleri enerjiyi kolaylıkla yansıtmaları, onların kendilerini rahatlıkla bırakmalarından kaynaklanır. Sorgulayan ve şüphede olan kişi doğal olarak ne hissettiğine yönelemeyeceği için ona yansıttığım enerjiyi algılayamaz. Fakat o algılamasa bile ona bakan kişiler ve doğal olarak ben de kişide olan enerjiyi algılıyoruz. Her insan yansıtılan enerjiyi kendi yeteneğine göre karikatürize eder. Benim alandaki özelliğim ve ayrıcalığım ise 25 yıllık deneyimlerim ve bilgilerimle alanı daha derin boyutlarda açmamdır.
  • Programlanmış negatif enerjilerden söz ediyoruz. Bunlar sunumda iki türlü çıkıyor. Ya alana ben bilerek alıyorum, böylelikle bu tür enerjilerin kişinin alanında olup olmadığını kontrol etmiş oluyorum, ya da oturan kişilerden birileri bir şeyler hissetmeye başlıyor ve alana çıkarak kendisinin programlanmış negatif bir enerji olduğunu söylüyor; ah alma, antlaşma, tılsım, büyü gibi. Sonunda şifalandırıcı enerjilerimle birlikte bu negatifliği dönüştürüyorum.
  • 1500’ün üzerinde sunum yaptım. İnsanlarda onları rahatsız eden karabasan, beyninde yabancı sesler duyma gibi bir etkiler varsa bu etkilerin hemen ortadan kalktığını gördüm. Olaylarla ilgili duygusal yoğunlukların da sunumun hemen arkasından azaldığını gözlemledim. Bazı durumların yoluna girmesi 6-7 ayı alırken, bazı durumlar ise çok çabuk sonuç göstermekteydi. Ne olursa olsun sunumların kişinin farkındalığını değiştirdiğini, kişiye içsel sıkıntı veren ataların ruhlarını rahatlattığını ve üzerlerine etki eden negatif varlık veya negatif programlanmış enerjileri kesinlikle çözdüğünü gördüm. Bu fazlalıklar olmadan kişinin nasıl davranacağı ise kişinin özgür iradesine bağlıdır. Biz sunumlar sayesinde yaptığımız temizliklerle kişileri özgür iradeleriyle baş başa bırakıyoruz ve seçimlerde bulunabilme, hareket edebilme şansı sunuyoruz.

DOĞUMDA ÖLEN KADINLAR

  • Sunumlarda kürtaj ve düşük durumlarına da bakıyoruz. Kürtaj eylemi “sen benim bir parçamsın; ama benim seni besleyip büyütecek bir gücüm, şartlarım yok. Seni itiyor ve de atıyorum” demektir. Düşük eylemi ise “Sen benim bir parçamsın ve ben senin ihtiyaçlarını yeterli derecede karşılayabilecek şartlara sahip değilim. Bu nedenle seni atıyorum”’un sözsüz ifadesidir. Bu eylemlere yeterli saygı ve sevgiyi göstermezsek, yaşamımıza bu eylemlerin duygularını çekmiş oluruz. Kendimizi ait hissettiğimiz bir iş yeri, aile, yakın arkadaş, sevgili, eş bütünlükten kürtaj etkisiyle atılıp itilebilir. Bu nedenle her zaman söylüyorum; kürtaj ve düşüklerde hassas davranmalı, parçalarımızı doktor muayenehanesinden veya hastaneden alıp, onları sevgiyle toprağa gömmeliyiz.
  • Bir kişi vefat ettiğinde onun bedeninin hiçbir şeyi algılamadığını sanıyoruz. Halbuki sunumlar bize, ölüm ve ölümden sonra kişilerin bedensel her türlü durumu hissettiğini gösterdi. Anneler doğum sırasında vefat ettilerse, enerjilerinin, duygularının bir tarafı bebeklerinde kalıyor. Sunumlarda doğum sırasında öldüğü söylenen annelerin ruhlarını ancak kucaklarına bebeklerini verdiğimizde rahatlatabiliyoruz. Çünkü her kadının doğum yaparken tek düşündüğü bebeğini kucağına almaktır. Ölmesi, bu isteğinin yok olması anlamına gelmiyor.
  • Doktorlarımızın bu konuda hassas olmasını diliyorum. Özellikle annenin kucağına bebek yatırılmalı ve annenin kollarıyla onu sarması sağlanmalıdır. Ayrıca sanki ölmemiş gibi anneyi rahatlatacak sözler söylenmelidir. Böylelikle annenin ruhu rahatlatılabilir.

Sunumlarda kürtaj veya düşüklere de bakıyorsunuz. Kürtaj veya düşük olması gereken bir durum olduğu halde neden kişilerin hayatlarını çok etkiliyor?

Sadece kürtaj veya düşük değil, yaptığımız her eylem yaşamımızı etkiler. Aslında eylemden ziyade “eylemin arkasındaki niyet ve de eylem sırasında hissettiğimiz duygular, eyleme yaklaşım şeklimiz”  bizim yaşamımızı etkiler demek daha doğrudur. Kürtaj eylemi “sen benim bir parçamsın; ama benim seni besleyip büyütecek bir gücüm, şartlarım yok. Seni itiyor ve de atıyorum” demektir. Düşük eylemi ise “sen benim bir parçamsın ve ben senin ihtiyaçlarını yeterli derecede karşılayabilecek şartlara sahip değilim. Bu nedenle seni atıyorum”’un sözsüz ifadesidir. Bu eylemlerde bulunduğumuzda ve bu eylemlere yeterli saygı ve sevgiyi göstermezsek, yaşamımıza bu eylemlerin duygularını çekmiş oluruz. Bizlerde kendimizi ait hissettiğimiz mesela sevdiğimiz bir iş yeri, aile, yakın arkadaş, sevgili, eş gibi bir bütünlükten kürtaj etkisiyle atılıp itilebilir; düşük etkisini yaşıyorsak ise bütünlük bizim ihtiyaçlarımızı karşılamamaya başlayabilir. Bu nedenle her zaman söylüyorum; kürtaj ve düşüklerde hassas davranmalı, parçalarımızı doktor muayenehanesinden veya hastaneden alıp, onları sevgiyle toprağa gömmeliyiz.

Okuyuculara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Bir çok mesaj var aslında. Ama bu aralar sunumlarda sık sık çıktığı için doğum yaparken ölmüş olan anneler veya bebekler ile üzerine dikkat çekmeyi tercih ediyorum.  Bir kişi vefat ettiğinde onun bedeninin hiçbir şeyi algılamadığını sanıyoruz. Halbu ki sunumlar bize , ölüm ve ölümden sonra kişilerin bedensel her türlü durumu hissettiğini gösterdi. Anneler doğum sırasında vefat ettilerse, enerjilerinin, duygularının   bir tarafı bebeklerinde  kalıyor. Sunumlarda doğum sırasında öldüğünü söyleyen annelerin kucaklarına bebeklerini verdiğimizde, annelerin ruhlarını ancak o zaman rahatlatabiliyoruz. Çünkü her kadın doğum yaparken tek düşündüğü bebeğini kucağına almaktır. Ölmesi , bu isteğinin yok olması anlamına gelmiyor. Doktorlarımızın bu konuda hassas olmasını diliyorum .Özellikle annenin kucağına bebek yatırılmalı ve annenin kollarıyla onu sarması sağlanmalıdır. Ayrıca  sanki ölmemiş gibi anneyi rahatlatacak sözler söylenmelidir . Bebeğinin sağlık durumuyla ilgili bilgi verilebilir mesela. Böylelikle annenin ruhu rahatlatılabilir. Sıkıntı içinde kalması engellenebilir. Sıkıntı içinde kalınca , ancak bir kişinin onun ruhuna ulaşıp, onu rahatlatmasıyla huzura erebiliyorlar. Bu da yılları alabiliyor. Ama yapılacak küçük bir davranışla, onları hemen rahatlatabiliriz.

ŞAMANİK ENERJİ GENETİĞİMDEN GELİYOR

  • Sunumlara aynı zamanda bir şamanik çalışma da eşlik ediyor. Şamanik enerji genetiğimden gelen enerjidir. Bu enerji sayesinde kişinin gücünü alan negatif alan içine girip kişiyi o alanın dışına çıkartabiliyorum. Negatif programlanmış enerjileri de bu sayede bozabiliyorum, bunlarla baş edebiliyorum.
  • Şamanik çalışmanın yanında hem NLP bilgilerimi gerektiği zaman kullanıyorum, hem de iki farklı enerjiyle alanda şifalandırma yapıyorum. Ayrıca meleklerle de çalışıyorum.

 

 

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

İşlemi Yapınız *