Kadıköy sokaklarında herhangi bir kafede, dışarda oturup birşeyler içerken, son zamanlarda “yanıma dilenci bir çocuğun gelip dilenmediği, birşeyler satmaya kalkmadığı” bir gün bile olmadı… Üstelik son zamanlarda bir çocuk gidip bir başka çocuk gelecek kadar bu miktar arttı…
Bu durum doğal olarak her açıdan rahatsız edici bir yöne gitmektedir…
Son zamanlarda para isteyen çocuklara “ Neden para vereyim; ben senin annen miyim ?…Neyin oluyorum ki sana para vereyim?…Git anne-babandan para iste!” diye tepki gösteriyorum.
Çocuk gidene kadar sessiz de kalabilirim ama sessiz kalmayı tercih etmiyorum, çünkü çocuğa “Sen değersizsin…O kadar değersizsin ki görülmüyorsun bile!” duygusunu yaşatmak istemiyorum… Bu tavrım eğitici de olmaz…
Bu sözleri söylüyorum çünkü bunun arkasındaki niyetim “Çocukların sadece anne-baba ve kardeşleri gibi yakınlarından para alabilecekleri” bilincinin oluşmasına katkı sağlamak var.
Bu sözleri çok kararlı bir ifadeyle söylüyorum çünkü “sesimdeki kararlılık” söylediğimin arkasında olduğumu, doğal olarak söylediğimin doğruluğunu çocuğa yansıtmaktadır.
Ayrıca bunu söylerken sesimi de sertleştiriyorum. Bu benim için çok basit bir taktik çünkü öğretmenlik yaptığım yıllarda, doğal olarak “çocuğun iyiliği düşünüldüğünde” uyarıcı, sert bir ses tonu kullanmayı beceri olarak kazanmıştım. Sert ses tonunu kullanmak, “yüreğimin çocuğa negatif bir duygu yollaması” anlamına gelmemektedir…
Bazı durumlarda, “sert ses tonu” ile “söze dökülenler” birleştirildiğinde, karşı tarafın bilinçaltına çapa atmayı sağlar. Doğal olarak bu çapalama sayesinde, kişi o davranışı yapmaya yeltendiğinde “bilinçaltı zarar göreceğini düşünerek” kişiyi uyarır. Bunun yanında sert ses tonu, kişinin bilinçaltı filtrelerinden geçtiğinde “daha önceki sert ses tonlarıyla yaşadığı anıları” tetikler ve tekrardan vazgeçirici olabilir.
Ayrıca ne kadar sevimli olurlarsa olsunlar, çocuğa dokunmamaya dikkat ediyorum çünkü çocuğun yabancıların kendisine dokunmasına alışmaması gerekir. Bunun yanında başka bir muhabbete girmemeye, sorular sormamaya da dikkat ediyorum çünkü çocuğun benim, yani yabancı birinin iyi bir insan olduğuna yönelik bir düşünceye ulaşmasını istemiyorum. Bunu sokakta gördüğüm, anne-babalarıyla olan çok sevimli çocuklara da yapıyorum; onlara dokunmuyorum…
Sokakta dilenen, birşeyler satan çocuklara herhangi bir para vermiyorum çünkü o çocuğa acıyarak verirsem, başka bir çocuğun daha sokağa çıkmasına, dilenmesine destek vermiş olacağımı çok iyi biliyorum…
Eğer ben para vermezsem; sen vermezsen; o vermezse; bu çocuklar evlerine elleri boş dönerse bu çocukların sokağa çıkması, suistimal edilmesi engellenmiş olur.
Bu çocukların ailelerine, birilerinin yardım ettiği düşüncesindeyim, kısaca açlıktan ölecek durumda olduklarını sanmıyorum.
Bir gün, en fazla 5 yaşlarında olabilecek kadar küçük bir çocuk, tüm sevimliliğiyle masama gelip elinde bir iki kağıt mendille para dilendiğinde, takınmam gerektiğini düşündüğüm tavrımla çocukla iletişime geçtim. Çocuk, yüz mimikleri değişerek yüzüme baktı ,baktı ve “senden korkmuyorum” dedi. Ben de ona “Benden korkmanı istemiyorum zaten, ama bana saygı göstermeni istiyorum. Burada arkadaşımla konuşurken muhabbetimizi bozuyorsun ve hak etmediğin bir parayı benden isteyerek bana saygı göstermiyorsun” dedim. Ama maalesef çocuğun ne dediğimi algılamasına fırsat olmadan yan masada oturan genç, belli ki iyi eğitim almış bir bayan: “Gel, ben senden mendil alacağım” dedi. Bayana yönelerek, “Çocuklardan birşey aldığınızda başka çocukların da sokağa çıkmasına katkıda bulunuyorsunuz” dediğimde, bana verdiği cevap “Çocuklarla sert konuşulduğunda ben de onlardan mendil alırım” oldu ve yanına gitmiş olan çocuğun saçlarını okşadı…
Tuhaf bir mantık!
Belli ki, o da kendi bilgisine göre doğru olduğunu yapıyor. Anladığım kadarıyla, “sevgi dolu olunması” taraftarı… Sevgi dolu olunmasına eyvallah da, eksik bir yaklaşım…
Zaten bizi bu hale eksik bilgiler getirdi…
Her doğru, yerinde ve şartlarında doğrudur… Çocukla yumuşak ses tonuyla konuşulması doğrudur; ama yabancı bir çocukla yakın ilişkiye girip yumuşak, sevgi dolu bir yaklaşım, çocuğun yabancılara yakın olmasını sağlar. Bu da çocuğu, cinsel istismara açık hale getirir… Sen cinsel istismarda bulunmayabilirsin, niyetin sevgiyle yaklaşmaktır ama senin çocukla yakınlaşarak açmış olduğun kapıdan giren “kötü niyetli bir insan” cinsel istismarda bulunabilir.
İnsanların sevgi pıtırcıkları olup dengeden uzaklaşmalarını hayretle izliyorum. Kötü olmamak adına yapılan yanlışlıklar, gerçekten iç acıtıcı…
Sevgi, yanında “bilgi” ve “yürekte sorumluluk” olmadıktan sonra zarar vericidir…
Genç kızın, sevgi adına bilgisizce yaptığı, buna güzel bir örnektir. O çocuk, kızdan aldığı parayı anne-babasına götürdüğü için yarın da Kadıköy sokaklarında olacaktır… Bu mu sevgi!
Eğer, insanlığa kötülük yapmak istiyorsanız, bol sevgi dolu ama o kadar da cahil veya aklını kullanamayan, ezberci olun… Kötü olmanız için yüreğinizin karanlık olması, kinle, nefretle dolması gerekmiyor… Sevgi ile inanın insanlığın canına okuyabilirsiniz!..
Karanlık bir yüreği, insanlar hissedebilirler ve gardlarını alabilirler; kendilerini koruyabilirler ama sevgi ile yaklaşan fakat cahil ve aptal olan bir kişi, başta anlaşılmayabilir ve kişilerin yaşam çemberlerinden içeriye kolaylıkla girip kişileri mahvedebilir…
Hepimizin sevgimizi bilgilerle güçlendirmemiz ve sorumluluklarımızı almamız dileğimle…
Sevgiler,
Vildan Çolak
Kökcanlandırmak Atölyesi