Hem temsili kişiler, hem de canlandıran kişiler girdikleri kimlikleri veya kişileri çoğunlukla olduğu gibi hissetmektedirler. Bazı kişiler kapalı oldukları, yani zihinleri olayı değerlendirmekle meşgul olduğu için enerji yüklenmesine kapalı oluyorlar. Genellikle bu kişileri alana almamaktayım. Bazı kişiler de enerjiyi hissetmekte ama “Acaba benim duygum mu yoksa yüklendiğim enerji mi?” ikilemi içinde kaldıkları için anlamlandırmakta zorlanmaktadırlar. Çoğunlukla kişiler enerjiyi hissetmekte ve kendi ifadeleriyle dile getirmektedirler.
Katılımcıların; alana girene kadar sakin bir ruh hâlleri varken, alana girdikten sonra neşeli, güçlü, çok öfkeli, çok üzgün veya birden gözleri kapanarak uyku konumuna geçebildiklerini çok defa tecrübe ettik. Bu durumda kişi bilinç hâlindedir. Sadece rolün gerektirdiği gibi o kişinin hissettiklerini olduğu gibi canlandırmaktadırlar. İlk defa alana kalkıp kendi bedeninin, istediği hâlde kıpırdamadığını veya alandan geri geri gittiğini tecrübe eden katılımcılar için de Kökcanlandırmak Sunumları ilginç bir deneyim olmaktadır. Bu nedenle sunumlar “Anlatılmaz; ancak yaşanır!” diyoruz.
Not: “Ataların Gölgesinden Aydınlığa” adlı kitabımda bu konuya detaylı bir şekilde değindim.